Yıllar önce okuduğum, Mitch Albom'un (1958-) "Tuesdays with Morrie" (Öğretmenim Mori'yle Salı Buluşmaları) kitabından uyarlanan, Jack Lemmon'un (1925-2001) başrolünü oynadığı 1999 yapımı "Tuesdays with Morrie" (Morrie ile Her Salı) filmini izledim TRT2'de, yılın ilk günü akşamı.
Ölmekte olan yaşlı bir profesör ile eski bir öğrencisi arasında geçen; yaşam, aile, sevgi, aşk, evlilik, toplum, ölüm, korku, açgözlülük, merhamet, yaşlanma, pişmanlıklar, vb. yaşam öğelerini içeren hayat felsefesi ile ilgili içtenlik ve bilgelik dolu sohbetlerin yer aldığı kitapta, ve tabii ki filmde, birçok özlü sözün yanısıra, okyanustaki dalga hikayesini anlatır hasta yatağındaki Prof. Morrie, kendisini her Salı ziyaret eden öğrencisine.
Okyanusta harika zaman geçiren küçük bir dalga hakkındaki bir hikayedir bu:
Rüzgarın ve temiz havanın tadını çıkarır bu küçük dalga, ta ki önündeki diğer dalgaların kıyıya çarptığını fark edene kadar...
Tanrım, bu korkunç, bak bana ne olacak der küçük dalga, yanından gelen diğer dalgaya.
Neden bu kadar üzgün görünüyorsun, diye sorar diğer dalga.
Anlamıyorsun, hepimiz kıyıya çarpıp parça parça olacağız, hepimiz, tüm dalgalar bir hiç olacağız, korkunç değil mi, diye sorar küçük dalga.
Hayır, sen anlamıyorsun, der diğer dalga, ekleyerek; sen sadece bir dalga değilsin, sen okyanusun bir parçasısın...
Okyanusun bir parçası, diyor, Okyanusun bir parçası. Bütünün Parçası...
Biz insanlar gibi evrendeki her şey daha büyük yaşam okyanusunun bir parçası değil mi, aslında?
Düşünüyorum da, deniz veya okyanus kıyısında, bir dağın tepesinde veya doğada herhangi bir yerde olduğumda, daha büyük bir şeyin parçası olduğumu hissediyorum; okyanustaki o küçük dalga gibi, içimi kaplayan büyük bir heyecan ve küçük dalganın korkusundan ziyade, doygun bir mutluluk duygusu ile. Doğa bize evrenin büyüklüğünü ve ihtişamını hatırlatıyor, doğa ile birlikte olduğumuz o eşsiz anlarda. Doğa karşısında ne kadar aciz ve güçsüz, bir o kadar da değerli, güçlü ve özel olmamız ile ilgili karmaşık fakat insana huzur veren bir his bu...
Özeliz çünkü, farklılıklarımız veya sınırlarımız tanımlamıyor, tanımlamamalı bizi. Bilmeli ve anlamalıyız ki aslında daha büyük bir bütünün parçasıyız ve özeliz. Evrendeki, O Yüce Tekilliğin, Öz'ün bir parçası olan canlı cansız, görünen görünmeyen her şeyin ama her şeyin özel olduğu gibi.
Sen O'sun...
O da Sen ve seninle birlikte her şey ama her şey...
Bunu daha sık hatırlarsak, daha huzurlu, daha mutlu olduğumuzu görebiliriz diye düşünüyorum.
Hayatımızı sarmalayan tüm bu yaşam mücadelesi, günlük meşgale, karmaşa ve kaosun içinde bunu yapmak, hissetmek zor geliyorsa, düzenli ve sık sık doğada zaman geçirmeliyiz diye düşünüyorum. Evrenle, evrendeki canlı cansız, görünen görünmeyen her şeyi bütünleyen O Yüce Tekillik ile aslında hep var olan ama hissedemediğimiz o huzur veren kutsal ilişkiyi, bağlantıyı yeniden kurmak için...
Bu vesile ile;
Yeni yılınınızı en içten dileklerim ile kutluyor, Atatürk Cumhuriyetimiz için çok kritik bir yıl olan 2023'ün güzel ülkemiz ve hepimiz için iyi bir yıl olmasını diliyorum.
Sağlıcakla, cumhuriyet, demokrasi, akıl, bilim ve doğa ile, sevgi ve dostlukla, huzurla...
©
4 Yorumlar
Küçük dalganın hikayesi çok hoş. Ne olduğunu bilmek gerek. Bazılarının yaptığı “Bu dağlar var ya, bu dağlar; ben yarattım bunları” yaklaşımı ile “Ben de sizler gibi bu dağların bir parçası, bileşeniyim” demek ne kadar farklılar değil mi?
YanıtlaSilTeşekkürler, kitabı edinip okuyacağım, filmi de seyretmeye çalışacağım. 🙏
Ben teşekkür ederim. Sağlıcakla, dostlukla, huzurla...
SilBütünün parçası olmak..
YanıtlaSilTamamlanmış olmak..
İçinde olduğumuz yada olmadığımız “var”ı hissetmeyi ne güzel anlatmışsın.
Herkes için küçük dalga gibi korkunun yerini farkındalık alır umarım.
Mutlaka her şeyde ve heryerde varlığımız devam edip gidecek.
O yüzden anlarımız çok kıymetli, “doygun bir mutluluk” hissini hep arayalım.
Güzel yorumunuz için teşekkürler. Sağlıcakla, akıl, bilim ve doğa ile, dostlukla, huzurla...
Sil