Translate / Übersetzen / Traducir / 翻译

İyi Düşünün ...

Anonim veya sahipli olsun olmasın, bazı özlü sözlerin ve bilhassa şiirlerin  başkalarına yakıştırılması az rastlanır değildir. Can Yücel ve Can Dündar bu isimlerden bazıları.

Hele benim gibi altmışlı yaşları tüketmeye başlamışlar için düşündüren, kat edilen geçmiş yılların nasıl değerlendirildiği bağlamında derin anlamlar içeren, hayatın anlamını çok iyi anlattığını düşündüğüm "İyi Düşünün" adı ile bilinen şiir...

Bazı kaynaklarda Can Dündar'a, bazılarında ise Fransız şair, senarist  Jacques Prevert'e (1900-1977) atfedilen bu güzel şiir aslında ikisine de ait değilmiş. Anonim yani, en azından şimdilik...

Kime ait olursa olsun; ne kadar da güzel ifade etmiş hayatın anlamını, akıp giden zamanı nasıl kullandığımızı veya kullanamadığımızı. Yüreğine, ruhuna, kalemine sağlık yazanın... 

İşte çoğumuzun bildiğini düşündüğüm o güzel şiir:

İyi Düşünün

Bu yılınızı iyi geçirdiniz mi?
Sağlıklı olduğunuz için hiç sevindiniz mi?
Bu yıl hiç gün ışığı ile uyandınız mı?
Kaç kez güneşin doğuşunu izlediniz?

Bir neden yokken kaç kişiye hediye aldınız?
Kaç sabah yolda bir kediyi okşadınız?
Bu yıl yeni doğmuş bir bebek parmağınızı sıkıca tuttu mu hiç?
Ve siz onu hiç kokladınız mı?

Yaz gecelerinde ne çok yıldız olduğuna hiç şaşırdınız mı?
Kendinize bu yıl kaç oyuncak aldınız?
Kaç kez gözlerinizden yaş gelinceye kadar güldünüz?

Yaşlı bir ağaca sarıldınız mı bu yıl?
Çimlere uzandığınız oldu mu?
Çocukluğunuzdan kalan bir şarkıyı söylediniz mi hiç?
Hiç suda taş kaydırdınız mı bu yıl?

Kaç kez kuşlara yem attınız?
Bir çiçeği dalındayken kokladınız mı?
Bu yıl kaç kez gökkuşağı gördünüz?
Ya da hediye alan bir çocuğun gözlerindeki ışığı?

Kaç kez mektup aldınız bu yıl?
Eski bir dostunuzu aradınız mı hiç?
Kimseyle barıştınız mı bu yıl?
Aslında mutlu olduğunuzu kaç kez farkettiniz bu yıl?

İyi bir yılın, bunlar gibi birçok küçük şeye bağlı olduğunu hiç düşündünüz mü bu yıl?

Yayılın çimenlerin üzerine.

Acele edin...

Er veya geç,

Çimenler yayılacak üzerinize...

~°~

Düşününce neler yapıp yapmadığımı bu sene, 62 yılımı tamamlamaya ramak kalan 2022'de, kendi adıma, bilhassa yapıp deneyimlediklerimden çıkarım yaparak şu soruları sorabilirim, "iyi düşünün" diyerek;

• Dört çeker aracınızda yatıp kalkarak, yaklaşık 5 ay süren, yaylaları, ovaları, dağları, köyleri ile 30 küsur şehri kapsayan Büyük Türkiye Turuna çıktınız mı?

• Birçoğunu en son 40 yıl önce gördüğünüz üniversite arkadaşlarınız ile bir araya gelip üç gün boyunca hasret giderip, kakara kikiri yaptınız mı?

• Lapa lapa yağan karların altında, dağlarda yürüdünüz mü hiç?

• Her tarafından sıcak su gayzerleri ve buhar fışkıran cennetten bir parça doğada, cehennemin size; "hemen altındayım, haberin olsun" diye fısıldadığını hissettiniz mi?

• Gece yarısı aracınızı deliler gibi sallayıp sizi uyandıran ayı ve yavrusu ile "ne haber yogi kardeşler, nasılsınız" diye sohbet ettiniz mi?

• Keza yine dağlarda yürüyüş yaparken karşılaştığınız tilki, sincap, ceylan, geyik, keçi, kirpi, vb. bilumum hayvan dostlarla el sallaşıp selamlaştınız mı hiç?

• Sonbahar yapraklarının oluşturduğu yumuşacık doğal döşeğin üzerine sırtüstü uzanarak üzerinize dökülen sarı, yeşil ve kırmızının tüm tonlarını barındıran yaprakları seyredip, nazikçe yüzünüze dokunduklarını hissettiniz mi?

• Dört çeker aracınız ile bile zar zor gidip büyük bir kısmını yürüyerek ulaştığınız krater ve buzul göllerinde yüzdünüz mü hiç?

• Fındık, böğürtlen, erik, elma, muşmula, ayva, üzüm, çilek vb. binbir türlü meyveyi dalından koparıp yediniz mi?

• Yaylalardaki kaynak ve pınarlarda, özgürce akan derelerde eğilip yüzünüzü yıkadınız, hatta dayanamayıp içine girerek otuziki dişiniz birbirine çarpıp bırrr diyerek serinlediniz, pardon, resmen dondunuz mu, kaynağından buz gibi sularından içtiniz mi?

• Yaylalardaki çadırlarda, köylerdeki imece tandır fırınlarında kadın ve çocuklar ile ekmek, pide, bazlama yapıp mis gibi peynir ve ayran ile yediniz mi hiç?

• Koyun sağıp yünlerini kırptınız mı, ne kadar zor işmiş deyip zor şartlar altında bu işi yürütmeye çalışanlara son zerresine kadar helal olsun dediniz mi?

• Termal su kaynağının vadinin tepesindeki kimseciklerin olmadığı doğal havuzunda, alttan baloncuklar yaparak fokur fokur kaynayarak vücudunuza masaj yapan sıcak suyun içinde yüzdünüz mü?

• Dalyanda elinizle balık ve mavi yengeç avladınız mı hiç?

• Antik kentlerin kalıntıları üzerine uzanıp binlerce yıl öncesine, geçmişe zaman yolculuğu yaptınız mı?

• Hiçbir ışık kirliliğinin olmadığı, yerleşim yerlerinden onlarca km uzak dağlarda gece yere uzanıp, bazıları şimdi belki ölmüş olan, binlerce, milyonlarca yıl önce yaymaya başladıkları ışıkları pırıl pırıl parlayarak üzerinize yağdıran, trilyonlarca galaksi içindeki milyarlarca yıldızı hissedip, büyüklüğü hala kestirilemeyen evrenin azametine akıl erdiremeyerek hiç bu kadar çok yıldızı bir arada görmemiştim dediniz mi hiç?

• Köylerde çocuklarla birlikte Nazım'dan, Ahmet Arif'ten şiirler okuyup türküler, şarkılar söylediniz mi?

• Şeker ve kalem verdiğiniz çocuklara, "al bu da kardeşin için, götürüp verirsin" dediğinizde, "kardeşim daha okula gitmiyor" deyip kalemi geri vererek sadece şekeri alan ay yüzlü çocuklarla karşılaştınız mı?

• Eşeğe yandan çarklı binerek, çoban arkadaş ile birlikte bağıra bağıra uzun hava çığırdınız mı hiç?

• İkibinli yaylalarda yörük çobanlarına misafir olup çadırlarında üç kat yün yorgan altında yattınız mı?

• Yetmiş küsur yaşındaki Antakyalı heykeltıraş abi ile heykel yonttunuz mu?

• Sizlerle aşını, içkisini paylaşan, daha yeni tanıştığınız dostlar ile boğma rakının, Ermeni ve Süryani şarabının dibine vurdunuz mu hiç? 

• Kilis ve Mardin'de size ikram edilen buz gibi meyan kökü şerbetini, yaylalarda yayık ayranını doya doya içtiniz mi?

• Nemrut Dağının zirvesinde Kommagene kralı Antiochos'un ruhu, Helen-Pers tanrıları ve göklerin koruyucusu kartal ve yerlerin koruyucusu aslan heykelleri eşliğinde gündoğumu ve batımını seyrettiniz mi hiç?

• Dağlarda, ormanlarda mantar, kestane toplayıp ateşte közleyerek yediniz mi?

• Karadeniz yayla şenliklerinde horon teptiniz mi hiç?

• Aşağıdaki vadilerde akarak gelip giden, altlarındaki tepelerin uçlarının sis denizinde ada gibi gözüktüğü, sis dumanının oluşturduğu muhteşem manzaranın büyüsüne kapılıp gittiğiniz, pamuk yığınlarına benzeyen sis bulutlarına atlayıveresiniz oldu mu?

• Batman Hasankeyf, Tunceli Ovacık, Ağrı Doğubayazıt, Trabzon Şalpazarı ve gittiğim diğer yerlerdeki Kürt, Çepni vb. otantik düğünlere misafir oldunuz mu?

• Karadenizli balıkçılar ile sabahın köründe çapari ile palamut tutup rakı-balık yaptınız mı hiç?

• Van Gölünü çevreleyen dağlarda, sıcağın göbeğinde, Ermeni manastırı bulacağım diye saatlerce tırmanıp yürüdüğünüz, bulunca da mutluluğun zirvesine ulaştığınız oldu mu?

• Aracınıza alıp yolunuzu değiştirerek dağ başındaki köyüne götürdüğünüz, bir kelime Türkçe bilmeyen Kürt ablanın hayır duasını aldınız mı?

• Dağ yollarında aracınızla ilerlerken camları ve CD çalarınızın sesini sonuna kadar açıp Queen'in Bohemian Rhapsody'sinde, ruhu huzur bulsun, Freddie Mercury'ye bağıra bağıra eşlik ettiniz mi hiç?

• Onlarca metre yüksekten düşen şelalelerde duş alıp yüzdünüz mü?

• Kanyonlarda, zaman zaman boğazınıza kadar suya batarak çocuklar gibi şen ıslık çalıp yürüdünüz mü hiç?

• Daha birkaç gündür tanıştığınız, okuma yazma bilmeyen Kürt dostunuzun Muş dağlarındaki eski Ermeni köylerinde, yaylaklarında misafir oldunuz mu, yine başka bir Kürt can dostunuzun "abi bu sana yakışır" diyerek size hediye ettiği eşi benzeri olmayan gümüş imameli kehribar tesbihini hediye olarak silah zoruyla aldınız mı, hemen her hafta sizi arayarak "abi nasılsın, nerelerdesin, yapabileceğim bir şey var mı, baharda mantar zamanında yine gel bekliyoruz" dediğine şahit oldunuz mu?

Bana büyük keyif verip, "şükür, bin kere, milyon kere, sonsuz kere şükür" dedirten onca güzel şey yaptım ki bu sene. Umarım, ömrümüzden kalan, önümüzdeki sayılı yıllarda hepimize nasip olur benzerlerini, hatta daha güzellerini yaşamak. 

Mayıs-Ekim arasında yaklaşık 5 ay süren Büyük Türkiye Turunda yaşayarak gözlemlediklerimin bir kısmını fotoğraflar ve videolar ile paylaştığım, eksik olanları son zamanlarda yaşadığım sağlık problemleri yüzünden geciktirdiğim ve yakında tamamlayacağım eşsiz deneyimlerimi Bir Dinozorun Seyahatnamesi adını verdiğim bu bloğumda gün be gün paylaşıyorum. Takip ederseniz beni mutlu edersiniz.

Düşünmek derken, Konfüçyüs'ten (MÖ 551-479) bir deyiş ile bitirmek isterim sözlerimi:

Hayatta üç şeyi iyi düşünün;
Kırmadan önce bir kalbi,
Çarpmadan önce bir kapıyı, ve
Bitirmeden önce son sözü...

Sağlıcakla, akıl, bilim ve doğa ile, dostlukla, huzurla...

©

Yorum Gönder

2 Yorumlar

  1. Ne mutlu sana koca yürekli Adam.. Rahatsızlıklardan söz ediyorsun.. Acil sağlıklar dilerim. Şifalar dilerim. Gönülden selamlar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Güzel dilekleriniz ve güzel yüreğiniz için ben teşekkür ederim Adsız Arkadaşım. Sağlıcakla, dostlukla, huzurla...

      Sil